Nesnelerin İnterneti: Ütopya mı distopya mı?


3D yazıcılar ile ihtiyaç sahibi hastalar için kulak geliştirilen bir dönemdeyiz. 
Drone'ların doğal afetlerde cankurtaranlara yol gösterdiği bir dönemdeyiz. 
Robot arıların, bal arılarının sayılarının azaldığı yerde tozlaşma işlemini yapabilmesi için görevlendirildiği bir dönemdeyiz. 
Bileğimizdeki Fitbit'in buluta aktardığı veri sayesinde egzersiz ve sağlıkla ilgili istatistiklerimizi anbean takip edebildiğimiz bir dönemdeyiz. 
Çantamızda bir adet kitap taşıyabilirken, e-kitap sayesinde yüzlerce kitapla gezinebildiğimiz bir dönem bu. 
Yollarda arabaların insansız hareket etmeye başladığı; bir zaman sonra otonom araçların, %70-80'i insan hatasından kaynaklanan kazaları neredeyse tamamen ortadan kaldıracağı bir dönem...

Teknoloji bizim için burada. Hayatı kolaylaştırıyor.
Daha da kolaylaştırmaya devam edecek.


http://pub.metamaquina.com.br
Nesnelerin interneti (Internet of Things) sayesinde artık insanlar ve makineler birbirine gitgide daha bağlı hale geliyor. Etrafımızdaki her eşya bu internet bağlantısı ile "akıl"lanıyor. Önce telefonlarımız akıllandı, sonra kitaplarımız, sonra kolumuzdaki saatler. Bu arada buzdolapları, panjurlar, ışıklar akıllı hale geldi. Telefonlarımız kumanda işlevi görmeye başladı, ödeme aracı işlevi görmeye başladı, içeride uyuyan bebeğimizi gözleyebildiğimiz kamera haline geldi, harita haline geldi, bilgiye en kısa yoldan gerçek zamanlı ulaşmamızı sağlar hale geldi. Kontrol her zaman bizde. Etrafımızdaki nesneleri yalnızca kullanmıyoruz, onları aynı zamanda yönetiyoruz da. Bunun bir adım ötesi ise, MIT Bilgisayar Bilimleri ve Yapay Zeka Laboratuvarı kıdemli araştırmacısı David Clark'ın belirttiği gibi, "Cihazların kendi iletişim kalıplarını ve sosyal ağlarını geliştirerek kendini kumanda edip çalıştırabileceği, kendi kararlarını kendi verebileceği bir dünya... (s.181)"


Bu bir ütopya mı? 
Yeniden başlıyoruz:

3D yazıcılar ile illegal yollardan silah ya da ev yapımı bombaların üretilip toplu kıyımların yapılabileceği bir dönemdeyiz. 
Drone'ların hırsızlık, gözetleme, biyolojik silah taşıma için kullanılmasına mani olamayacağımız bir dönemdeyiz. 
Robot arıların, kötü niyetli kişilerin egemenliğinde kullanılması ile sentetik virüslerin tüm ülkeye rahatça yayılabileceği bir dönemdeyiz.
Bileğimizdeki Fitbit'in buluta aktardığı veri sayesinde egzersiz ve sağlıkla ilgili istatistiklerimizi takip ve analiz eden işverenlerin, sağlık risklerimizden ötürü bizi işe almayacağı ya da hak ettiğimiz terfiyi vermeyeceği bir dönemdeyiz. 
Çantamızda istediğimiz kitabı taşıyabiliyorken, telif haklarından ötürü elektronik piyasadan çekilen bir kitaba artık hiç ulaşamayacağımız bir dönemdeyiz.
Yollarda arabaların insansız hareket etmeye başladığı; bir zaman sonra otonom araçların, %70-80'i insan hatasından kaynaklanan kazaları neredeyse tamamen ortadan kaldıracağı, ancak olası bir hatada yüzlerce aracın birbirine girip yeryüzünün en büyük çaplı trafik kazalarına neden olabileceği bir dönemdeyiz.

Suçlular gelişen her teknolojiyi istismar etmek için hazırda bekliyor. (s.171). 
Teknoloji suçlular için burada. Hayatı tehlikeli hale getiriyor. 
Daha da tehlikeli hale getirmeye devam edecek.

Bu bir distopya mı? 

www.teknokistan.com
Bunu zaman gösterecek. Öyle görünüyor ki; siber suçlar, toplumsal uyuşmazlıklar, hukuki açıklar, politik anlaşmazlıklar, ekonomik dengesizlikler hızla ilerleyen teknolojinin yarattığı kaosun doğurduğu en büyük problemlerden olacak. Fakat diğer bir açıdan bakılınca da nesnelerin interneti yaşamlarımızı çarpıcı biçimde zenginleştirip geliştirecek: Daha sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürmemize, sağlık hizmetlerinden daha iyi faydalanıp hastalıkların önünü çok daha kolay almamıza yardım edecek. Endüstriyel makinelerin daha etkin ve verimli çalışmasına, evlerde ve işyerlerinde çok daha çevre dostu ve enerji verimliliği yüksek uygulamaların kullanılmasına; hatta akıllı makinelerin, olası siber saldırıları öğrenip kendilerini koruyabilir hale gelmesine yardım edecek (s. 194).

Mobil teknoloji her şeyi nasıl değiştiriyor?
Son on yılda dijital teknolojiler dünyayı değiştirdi. İnsanların iletişim kurma, birlikte çalışma, alışveriş yapma, tatil rezervasyonu yaptırma ve finansal durumlarını yönetme ve benzeri birçok şeyi yapma şeklini değiştirdi. Mobil teknolojiler bu devrimin merkezinde yer alıyor. (s. 43)

7.5 milyar nüfuslu dünyada neredeyse 5 milyar kişi cep telefonuna sahip ve dünya nüfusunun neredeyse yarısı akıllı telefon kullanıyor.Bilişim danışmanlığı firması Gartner'a göre internet faaliyetlerinin yarısından fazlası mobil cihazlar aracılığıyla yapılıyor. (s.45) Bulut bilişim sayesinde farklı cihazlar arasında veri, fotoğraf ve doküman alışverişi ve senkronizasyon yapma imkanı ortaya çıktı. Şimdilerde telefonumuzdaki Passbook uygulaması ile check-in sırasına girmeye gerek kalmadan e-biletimizi okutup uçağa gidebiliyoruz, içtiğimiz kahve için para vermek yerine Bluetooth özelliğini açıp Beam uygulaması ile elimizi cebimize götürmeden ödememizi bir saniyede yapabiliyoruz.

İlerleyen yıllarda ise akıllı telefonlarımız koku ve tat alma duygusu da kazanacak. Böylece telefonlar ses çıkarmamaları gereken durumları anlayacak ya da yiyeceklerin bozulduğunu tespit edebilecek (s.62). Yani, sayıları gitgide artan bağlı cihaz ve sistemler yaşam tarzımızı, çalışma şeklimizi ve etkileşme biçimimizi hayal edemeyeceğimiz kadar derinden etkileyecek.

Sistemler akıllanırken biz aptallaşıyor muyuz?


www.log.com.tr
Siz de hesap makinesini bile sizi dört işlemi ezberden yapamaz hale getirdiği için kullanmayanlardansanız, daha da vahimi, benim gibi eşinin telefonunu bile ezbere bilmeyenlerdenseniz (telefonumda var, neden ezberleyeyim, değil mi?) günümüz teknolojilerine daha dikkatli yaklaşmanızda fayda var. Tabii işin bir de yol tarifi boyutu var, oraya hiç girmeyeyim, değil mi? Peki neden böyle oluyoruz? Teknoloji bizim hayatımızı kolaylaştırmak için, kendimize daha kaliteli zaman ayırmamız için varken biz neden önemli numaraları hatırlayamaz olduk, şu fitness bilekliği her türlü desteği vermesine rağmen git gide daha tembel hale geliyoruz? Görünen o ki, cihazlar bizim yerimize ne kadar iş yaparsa, biz de doğal ritmimizle o kadar az temas ediyoruz ve bedenimizle zihnimizi daha az çalıştırıyoruz (s.157).

Yoksa neden sağdaki yol kapalı olmasına rağmen navigasyon öyle buyurdu diye o yola girmeye zorlayalım, değil mi? Güncellenmesi gecikmiş cihaza kendi gözlerimizden daha çok inanmamız sizce de biraz ürpertici değil mi? Sizi bilmem ama bence Malcolm Gladwell'in bir kitap yazmasına ve otomasyona fazlaca bel bağladığımız bu günlerde gözle görülür tehlikeden kaçınmamız gereken yerde neden beceriksizleşmeyi seçtiğimiz ile ilgili olarak bizi aydınlatmasına ihtiyacımız var. İşin aslı, beynimiz bir şekilde en kolay ve en keyif verici yoldan iş yapmaya yöneliyor, fakat gördüğünüz gibi "en kolay" her zaman "en iyi" anlamına gelmiyor. Görünen o ki, beynimiz yeni teknolojiye ayak uydurmak için bir şekilde evrimleşecek, ancak bu zekamızda ilerleme anlamına mı gelecek gerileme anlamına mı, bunu şimdilik bilmiyoruz.

Bildiğimiz, dünyayı tamamen değiştirecek gibi görünen teknolojiyi yeni dünyamızı inşa etmek için kullanabilecek olduğumuz. Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu, onu inşa etmektir.

Hatırlarsanız, Büyük Teknolojik Dönüşüm kitabında Kevin Kelly de, içinde bulunduğumuz dönemin değerini bilmemiz ve ondan azami oranda faydalanmamız gerektiğini söylemişti. "Bugün, şu an, işe başlamak için en iyi zaman..." demişti.

O halde...
Şimdi geleceği inşa etmeye başlamanın tam zamanı!
Nesnelerin İnterneti, Optimist'ten. Keyifle, ilgiyle okuyunuz.



Irmak


1: https://wearesocial.com/uk/blog/2017/01/digital-in-2017-global-overview

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden ile başla - Simon Sinek

Batna, Zopa ve Sonuç Alıcı Müzakere