Her Şeyin Başı Blog

Şimdi şahane bir şey yapacağım…

Artık biliyorsunuz ki içinde günlük hayattan örnekler bulabildiğim kitaplara bayılıyorum. Bu örneklerle eleştirilerde bulunmaya da bayılıyorum. Ama şimdi çuvaldızı kendime batırma zamanı… İşte bu yüzden, şahane bir kitapla özeleştiri seansıma ortak ediyorum sizi. Buyrun katılın: Salih Seçkin Sevinç’ten, Her Şeyin Başı Blog.





Sen neden blog yazıyorsun ki?
Blog yazıyorum, çünkü her şeyden önce yazmayı seviyorum. Yazmaktan daha çok sevdiğim bir şey varsa o da okumak. Okumaktan en çok keyif aldığım alan ise üniversite ve masterda da seçtiğim alan olan pazarlama.

Ne duruyorsun? Helva yapsana!
Aynen. “E ben neden en sevdiğim iki aktiviteyi birleştirmiyorum ki?” dedim ve bir gün aniden blog yazmaya başladım. 2 yıldır da okuduğum kitaplar hakkında kendi yorumlarımı, gözlemlerimi de katarak düzenli olarak yazmaya çalışıyorum. Ben kendime “blogger” diyemiyorum, çünkü sanırım bu title’ı almak için daha kat etmem gereken çok yol var. O nedenle kendime blogyazan diyorum. Şimdilik…

Her şeyin başı blog
Salih Seçkin Sevinç, kitabında demiş ki: “Kaliteli içerik ortaya çıkarmak için en önemli etken kişisel tutkunuz ve sizi bireysel olarak blog yazmaya iten itkinizdir.” (s.88) Sonra da bize 5 maddelik bir checklist vermiş, şöyle bir ayna tutup kendimize bakalım diye. Peki, bakalım o halde: 
  1. Faydalı içerikler üretin: Sektördeki kitapları takip ediyorum, okuyorum ve blogumun ulaşabildiği herkesi bu kitaplardan haberdar etmeye çalışıyorum. Eğer tüketici davranışları, sosyal medya, marka yönetimi ve pazarlamaya ilgi duyuyorsanız muhtemelen benim blogumda anlattığım kitaplar da ilginizi çekecek kitaplardır. (Dolayısıyla bu maddenin yanına bir “tick” attım)
  2. Eğlenerek bloglayın: Blogumu yazarken saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyorum, evet. Bunun için de, yazmak için hafta sonunu beklemek zorundayım. Hafta sonu için bana en çok keyif veren şeyin ne olduğunu sorsanız önce “Mükellef bir kahvaltı”, sonra da “Blogumu yazıp ‘Yayınla’ butonuna basmak” derim. (Bu da tamam; o halde bir sonraki maddeye geçelim)
  3. Başlığınıza bağlı kalın: Hemen yukarıya çıkıp başlığa bakıyoruuuuz… (Evet, bu da tamammış :))
  4. Uzun yazılar yazın ama paragraflarınızı kısa tutun: Uzun yazmak dünyanın en kolay işi. Bence zor olan, kısa ve öz yazabilmek. Özellikle telefondan makale ya da herhangi bir paylaşım okurken ekrandan aşağı sonsuz bir nehir gibi akıp giden yazılar beni çok yoruyor, dolayısıyla kendim de yazarken pek uzatmamaya çalışıyorum (Allahtan!); ama görülen o ki paragraflarımı biraz daha kısa tutarsam biraz daha affedici olacak uzun yazılarım. (Burada sınıfta mı kaldım ne?)
  5. Samimi bir dil kullanın ve gramere dikkat edin: Burada iş size düşüyor. Gerekli kontrolleri yapmanızı bekliyorum. Bu sayede diğer yazılarımı da size ulaştırmış olacağım ;)


Evet, gördüğünüz gibi bu listede 5 üzerinden neredeyse 4 aldım! Peki, bloggerlara, blogçulara ve blog yazanlara sesleniyorum: Siz 5’te kaç yaptınız?

Hadi siz de kendinizi sınayın
Şimdi de utana sıkıla sınıfta kaldığım yerlere değineceğim. Övünülecek bir şey değil, o nedenle bu kısmı ışık hızıyla geçeceğim. Siz de ışık hızıyla okuyun çünkü bundan sonraki yazımda bu eksiklikler tamamlanmış olacak, dolayısıyla bu bölüm kendi kendini imha edecek:
  • Kategoriler: Yok
  • Bit.ly ya da Goo.gl kullanımı: Yok
  • LinkedIn’de paylaşım: Yok
  • Sosyal ayraç kullanımı: Yok
  • Başka bloglarla etkileşime geçmek: KOCA BİR SIFIR!


Dediğim gibi, ben blogger değilim. Ben bir blogyazan’ım. Ve Salih Seçkin Sevinç’in Her Şeyin Başı Blog kitabı sayesinde kendimi blogger olmaya bir adım daha yaklaşmış hissediyorum. Sanıyorum ki blogla uzaktan yakından alakam olmasaydı da bu kitabın etkisiyle, kitabı okumayı dahi bitirmeden bir blog hesabı açardım kendime.

Haydi, şimdi bir de bu kitaptan sonra bloglarla ilgili bakış açısı değişenler el kaldırsın! 

Güzeeel…

Bu yazı da kendisine teşekkür yerine geçsin.

Hepinize iyi okumalar.


Irmak

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden ile başla - Simon Sinek

Batna, Zopa ve Sonuç Alıcı Müzakere