Sosyal medya ile pazarlama iletişimi - Nasıl yapılır, nasıl ele yüze bulaştırılır

 "...Harbiyiyorum benim için bir terapiydi. Burada insanlara bir şeyler satmaya çalışmak zorunda değildim. Kimsenin istediği şekilde yazmak zorunda da değildim. Canım nasıl isterse öyle yazıyordum işte" (s. 19).

İşte blog yazmanın en güzel yanı!

Hadi bakalım, bu yazımın kahramanıyla tanışın: Pazarlama İletişiminde Sosyal Medya. Salih Seçkin Sevinç'ten.


Bu konuyu anlatan çok kitap var?
Yeni biriyle tanıştığınızda o kişi hakkında hükümler verebilmeniz için ilk izlenim ne kadar değerliyse, ya da bilmediğiniz bir e-maili açıp okumanız için başlık nasıl önemliyse, benim için de bir kitabın ilk sayfasında aldığım tat o kadar önemli. İlk sayfalarında içime sinmeyen bir kitabı birazcık zorla okurum, fikrimin değiştiğini pek görmedim. İşte bu kitabı tam da bu yüzen okumalısınız. Pazarlama İletişiminde Sosyal Medya'nın anlatımı o kadar akıcı, o kadar doğal ve candan ki, akıp gidiyor sayfalar. E konular da bir o kadar #trendingtopic olunca, bir günde okuyup bitirmemek olanaksız hale geliyor :)

Gelelim kitaba...
En kısa şekliyle bu kitap sosyal medyanın şirketler için önemini, yapılan yanlış uygulamaları, fikirleri ve doğru yöntemleri bize anlatıyor. Sosyal medyayı şirketlerin yüz metre koşusu gibi görme eğiliminde olduklarını, fakat aslında bunu bir maraton olarak görmeleri gerektiğini gösteriyor. Hepimizin karşılaşmış olduğu üzere firmalar tarafından alelacele hazırlanmış sosyal medya iletişim çalışmaları, daha kötüsü yanlış hazırlanmış iletişim çalışmaları, daha da kötüsü "ne gerek var ya" bakış açısıyla hiç yapmadıkları iletişim çalışmalarını bize anlatıyor.

Burada araya gireceğim: Allah aşkına, çoğu firmanın düştüğü sosyal medyada "like toplama" yanılgısına ne diyorsunuz? Sadece like toplama amacıyla manipüle edilmek, News feed'deki o hengame, kalabalık, kaos sizi de gıcık etmiyor mu? Bizden o like'ı bekliyorlarsa şayet, bunun getirdiklerini de göze almaları gerekiyor, öyle değil mi? Bakın Sevinç bunu nasıl özetliyor: "... en ölümcül hata,sayfanızdaki "Beğen" rakamının çoğaltılmasını hedeflerken bilgisayarlarınızın başındaki etten ve kemikten kitlenin, ilerleyen dönemlerde başınıza yorumlarıyla bela olabileceği gerçeğini göz ardı etmenizdir" (s. 77). 

Ben bunu like'larım! 

Firmalar, sosyal medyada kendileri hakkında yapılan olumlu yorumlara bile sessiz kalacaklarsa, bir öneriyi yoksayacaklarsa, bir eleştiriye kulak tıkayacaklarsa... why social media? Yoksa sosyal medya iletişimi aslında sosyal medya iletimi de bizim mi haberimiz yok?

(Çok dağıldık, kitaba devam...)

Ona minik kampanyalar verin.
Minik kampanyalar güzeldir, markaların ödüllü soruları, ödüllü anketleri, ve takipçilerden üretmelerini istedikleri çalışmalar sosyal medya pazarlamasında güzel sonuçlar verebilir. Burada büyük projeksiyonlardan bahsetmiyoruz, daha mütevazı düşünelim, bu tip minik kampanyalar şirketlerin sayfalarını daha cazip hale getirecektir. 

Dozundayken çok güzel.

Benim bu kitabı edinme hikayem de sosyal medya temelli: Optimist, #OptimistKitapDeyince konulu bir çekiliş yaptı. Ben, aklıma ilk gelen Dan Ariely aşkımdan bahsettim ve kazananlardan biri oldum :)) Bu maddi olarak oldukça küçük bir hediye, ama manevi olarak gerçekten bir iletişim, etkileşim yarattığı için (ben XXX'e değer veriyorum, XXX de bana değer veriyor) bence çok keyifliydi. Hemen sizinle de paylaşayım:

Eee, ne demişler? "Twitter'da bir şey satmaya çalışmayın. Sohbete dahil olun yeter" (s.108).

Viraller virüsler... Kabak tadı vermeden hemen önce...
Bir kere herkes illallah ettiğine göre ben de burada viral kelimesini kullanmamaya özen göstereceğim. Malum, biraz sıradışı olan her video artık viral olarak adlandırıldığı için işler birazcık yoldan çıkmış durumda. Ancak viraller doğru kurgulandığında çok güzel sonuçlar alınabiliyor. Kitapta Old Spice (Isaiah Mustafa'ya ba-yı-lı-yo-rum) ve Never Say No to Panda sosyal medya örnekleri var.
(Mobil'den görüntülendiğinde videoların çıkmadığını söyleyenler oldu, bu yüzden izlemek isteyenler için video linklerini aşağıya yazıyorum)

http://www.youtube.com/watch?v=7Rz7EHi5nd4

http://www.youtube.com/watch?v=X21mJh6j9i4

Ve tabi ben de kendi örneklerimi vermek istiyorum. Benim İngiltere'de okuduğum (ve çok hafif derecede homesickness yaşadığım) dönemde çıkan Profilo'nun çalışması gerçekten hem annemi anlattığı için hem de duygusal ve komik olması yönünden bence bir numaradır... Evet, doğru tahmin ettiniz: O tabak bitecek! Sosyal medyanın unutulmaz virallerinden.

http://www.youtube.com/watch?v=xk4t4C69AZc

Ve bir tane de geçtiğimiz haftadan yepyeni bir çalışma... Sevsek de sevmesek de bir şekilde dahil olduğumuz 14 Şubat klişelerine çok güzel bir Turkcell kroşesi:

http://www.youtube.com/watch?v=W64Xx7Z8_mk

Başka başka?
Kitap son bölümlere doğru, değişik sosyal medya mecralarından bahsetmiş. Yazar Sevinç, Facebook, Twitter, Linkedin, Youtube, Pinterest, Slideshare, Instagram, Mekanist, Foursquare ve daha fazlasını ele alıp, bunlardan şirketlerin nasıl yararlanabileceğiyle ilgili çok güzel ışık vermiş bize. Bunun yanısıra, çok aşina olmadığımız Getglue, Couchsurfing, Foodspotting gibi mecraları da anlatmış.

Son söz:
Alın, okuyun... Kitaplığınızda bulunsun. Sosyal medyayla ilgili başka başka kitaplar almanız için de bahane olsun. Ben bayıldım. Sizin de beğeneceğinize inanıyorum.

Ama bir kaç küçük önerim olacak:
Kitabı okurken yer yer "şöyle olsa nasıl olurdu" diye düşündüğüm kimi noktalar oldu. Aklıma ilk gelen iki tanesini hemen söyleyeyim: 
1. Kitapta sıklıkla yer verilen footerlardaki linkler yerine QR code'lar olsa acaba nasıl olurdu? Sonuçta akademik bir makaleden bahsetmiyoruz, biraz daha şaşırtıcı bir yöntem denense nasıl olurdu? 
2. Gelelim ikinci fikre: Kitabın basımı 2012, ve sosyal medya -teknik olarak- 2 sene zarfında çooooook büyük değişimlerden geçebilir. Kitapta çok minicik bir güncelleme gerekiyor diye düşünüyorum. Belki tek sayfa bir insert ile bunu halledebilirlerdi, teknik olarak uygulaması çok zor ya da maliyetli olabilir, bilemiyorum. Ancak örneğin GetGlue uygulamasını bir hevesle telefonuma indirdikten sonra uygulamanın kitapta yazılandan daha farklı olduğunu hayal kırıklığıyla farkettim. (Kitapta söylenenin aksine GetGlue kitap, film, oyun, müzik, ya da herhangi bir şeye check-in yapmamıza izin vermiyor, yalnızca televizyondaki film/dizi/program ve karşılaşmalara check-in yapmamıza izin veriyor. Dahası, ismi bile artık GetGlue değil... İsmi artık TVTag. Okumak isterseniz: GetGlue becomes tvtag
Youtube'dan bakmak isterseniz: 
http://www.youtube.com/watch?v=O8ANA84rIA4

Evet, uzuuuun lafın kısası. Bu kitabı çok sevdim. Size de keyifli okumalar dilerim :)
Sosyal medya ile kalın.

Irmak

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden ile başla - Simon Sinek

Batna, Zopa ve Sonuç Alıcı Müzakere