KEYİF A.Ş. - İşyerinde keyif önceliğiniz olabilir mi?


Herkese merhaba! Öncelikle şunu söylemek isterim ki bu yazımı Optimist Kitap için yazdım, eğer Optimist blogu ziyaret etmek isterseniz buradan ulaşabilirsiniz!

Buyrun başlayalım: Siz de işyerinize bir tutam keyif getirebilmenin hayalini kuranlardan mısınız?

Ne iş yapıyor olursanız olun, daha önce hiç tanışmadığınız bir şirket işleyişiyle tanışmak üzeresiniz; hazır mısınız? Bir otoparkın zemin katında yer alan ve penceresi bile olmayan bu şirkete dünyanın dört bir yanından ziyaretler düzenleniyor, geziler yapılıyor, eğitimlere gidiliyor ve bu şirket sürekli “en iyi çalışma ortamı” ve çeşitli büyüme ödülleri alıyor. 

Neden mi? Çünkü bu şirkette hedef “keyif”. Eğer siz de kendi dünyanızda keyif kavramına dayalı bir kültür yaratmak istiyorsanız bu kitap size yol gösterici olacak.


Nasıl mı? İşte buyrun: Keyif A.Ş. (Joy, Inc.), Amerika’nın Michigan eyaletinde Menlo ismindeki küçük bir yazılım şirketinin kurum kültürüne olan sıra dışı yaklaşımını anlatıyor. Şirket CEO’su Richard Sheridan, her işyerinde bulabileceğimiz korku ve belirsizlik unsurlarını ortadan kaldırıyor, bürokratik angaryaları yok ediyor ve tamamen “Keyif” unsuruna odaklanıyor. Menlo’da her bilgisayarda ikili gruplar halinde çalışılıyor, yeni bebeği olmuş anneler bebeklerini ofise getirebiliyor, çalışanlar tatile çıktıklarında her dakika e-mail kontrol etmek zorunda bırakılmıyor, mülakatlar beylik sorularla beylik aşamalarla yapılmıyor ve müşteriler süresi uzadıkça uzayan projeler yüzünden saç baş yolmuyor. Anlayabileceğiniz üzere, Menlo’da ne insan kaynakları süreçleri, ne satış, ne proje yönetimi, ne de iç iletişim bizim alıştığımız şekilde ilerliyor. 

Ezber bozan şirketin kurucu ortağı ve aynı zamanda CEO’su olan Richard Sheridan, kendisine “Neden her şey yolundayken böyle büyük bir değişime giriştin ki?” diye soranlara çok net bir cevap veriyor: Aynı kalmanın riski, değişimin getireceği risklerden kat kat fazlaydı.

Peki Menlo’da farklı olan ne?

Haydi biraz kitaba göz gezdirip Menlo’da nelerin farklılaştığına bakalım:

Açık ofis: Ama CEO’nun manzaralı köşeyi kaptığı açık ofislerden değil. CEO dahil kimsenin belirli bir yeri yok. Yapılan proje için toplanan ekibe göre, o an kime ihtiyaç duyuluyorsa masalar birleştiriliyor ve kümeler oluşturuluyor. CEO bile bir sabah geldiğinde, kendi masasını bir proje ekibinin masasına iliştirilmiş şekilde bulabilir. Müşteriler geldiklerinde görüşmeleri bile burada oluyor. 

Gürültü: Ama insanların bağıra çağıra hafta sonu planı yaptıkları, bir gece önceki maçı tartıştıkları, sürekli telefonda sohbet ettikleri türden gürültü değil. Açık ofiste herkesin problem çözmek ve tasarım meselelerini halletmek için konuştukları, yeni fikirlerin kucaklandığı ve ekiplerin her daim gelişmelerden haberdar olduğu bir gürültü.

“Herkes yorgun ve stresliyse, kapısını kapatıp kulağına taktığı kulaklıkla kendisini soyutlama özgürlüğüne sahipse, başkalarının fikirlerine kulak misafiri olamazsınız. Yeni fikirlerin, yeni yaklaşımların kıvılcımını çakan fırsatların çoğu bu nedenle siz farkına varmadan uçar gider”

Buraya kadar “Ee, ne var bunda?” mı dediniz? Öyleyse buyrun:

Ekip çalışması: Ama bildiğiniz ekiplerden değil. Burada herkes ikili ekipler halinde çalışıyor. Bir masa, tek bilgisayar, iki kişi. Amaç, hem herkesin herkesle çalışmasını sağlamak, hem de tüm ekiplerin bütün projelerde çalışıp sürekli yeni şeyler öğrenmesi, ve kendini dar bir alanda sınırlamak zorunda kalmaması. İkili çalışma (pairing) sayesinde hem üretkenlik tavan yapıyor, hem de bilginin belli başlı kişilerin tekelinde kalması engelleniyor. (Böylelikle izne çıktığınızda gerçekten e-mail kontrol etmeden keyfinize bakabiliyorsunuz.)

İleri teknoloji: Ama Menlo’nun yazılım firması olmasından kaynaklanan bir “ileri”lik değil. Tamamen zaman tasarrufuna dayalı, sonuç odaklı ve verimli bir ileri teknoloji (!) sayesinde Menlo’da toplantılar uzadıkça uzamıyor; başka şirkette 5 kişi ile saatler alan toplantılar burada 50-60 kişi ile 15 dakikada sonuçlanıyor. Peki bu nedir bu teknoloji? Cevap: “Yüksek hızlı ses teknolojisi”. Evet tahmin ettiniz, ileri teknoloji dediğimiz, defalarca e-mail gönderip yanlış anlaşılabilecek ifadelerle uğraşmak yerine doğrudan ilgili kişiye seslenmek ve ayaküstü bir diyalog ile konuyu çözmek anlamına geliyor :)

İşe alım süreçleri: Ama 1980’lerde işletme kitaplarında okutulan süreçlere yeni bir-iki sos ekleyerek inovatif olduğu iddia edilen süreçlerden değil. Menlo’da işe alım maratonları düzenleniyor, bu mülakatlar yılda sadece bir-iki defa, yaklaşık 50 adayın katılımıyla gerçekleşiyor. Adaylar, cevaplarını Google’da bulacağınız “en güçlü yönleriniz” türünden sorular ile değil, ilk aşamayı geçen adayların tüm gün boyunca “pairing” sistemiyle Menlo ekibinden biriyle bir birlikte proje üzerinde zaman harcadığı, daha mülakat aşamasında işin bir parçası olduğu ve buradaki uyumu ile değerlendiriliyor.

Ritüeller: Ama çalışanların sabahları ayılmak için sürüne sürüne kahve almaya gidip bilgisayarı açmadan önce ettikleri ayaküstü sohbetler gibi bir ritüel değil. Menlo’da proje yöneticileri müşteriler ile katlı halde senaryo kartları paylaşıyor, zaman ve bütçeyi temsil eden kağıt üzerinde hazırlanmış çizelgeleri kullanıyorlar, işin aciliyetini renklerle belirtiyorlar, duvarlardaki post-it’ler ile iş takibi yapabiliyorlar.

Keyif A.Ş’de görebileceğiniz ezber bozan yöntemlerden birkaçı işte bunlar. Gördüğünüz gibi, uygulamaların hiçbiri aslında “rocket science” değil; bilmediğimiz bir şey yapmıyorlar, sadece onu yapma yöntemleri farklı. Yani aslında tüm bu yöntemler basit. Peki ama böyle basit yöntemler nasıl böylesine fark yaratabiliyor? Menlo’da yer alan uygulamalar öyle mantıklı, öyle etkin, öyle faydalı ki, insan neden herkesin böyle uygulamalara fırsat vermediğini merak ediyor.

O halde biz de şimdi kitaptan biraz uzaklaşıp etrafımızdaki şirketlere odaklanalım. Bünyesinde çalıştığınız ya da gözlemlediğiniz şirketlerden kaçı Menlo’daki gibi bir kültür oluşturup daha hevesli ekipler kurarak daha sürdürülebilir, karlı sonuçlar elde etmek için kendi bünyelerinde bu tür yöntemler uygulayabilecek cesarete sahip? Sizce lider olarak niteleyebileceğimiz yöneticilerden kaçı şirketin karlı bir şekilde büyümesini sağlarken çalışanlarının motivasyonlarını sürekli yüksek tutup onların işlerinde fark edilmelerini sağlayabiliyor?


Ya da soruyu biraz evirip çevirirsek, sizce bu şirketlerin kaç tanesi:
  • Toplantıları ortadan kaldırabilir?
  • İç yazışmaları yok edebilir?
  • İşyerine köpeğinizi ya da bebeğinizi getirip onlarla çalışmanıza izin verir? 
  • Haftada net 40 saat çalışacağınızı temin eder?
  • Ekip arkadaşlarınızdan sürekli bir şeyler öğreneceğinizi garanti eder?
Belki de bu tür bir kurum kültürünün uygulamalarının diğer şirketlere uygulanabilirliğini sorgulamadan önce şirketlerin bazı temel değerler hakkında nasıl konum aldıklarını incelemek gerekebilir. Sorulara devam edelim:

Şirketiniz korkunun üzerine gitmenize karşı nasıl tavır alır? Yani korku öğesi her neyse, aksiyonlarınız ondan kaçınmak üzerine mi gelişir, yoksa onun üzerine gidip bir değişimi başlatmaya liderlik etmenize mi yardım eder? Diğer bir ifadeyle, şirketinizin hata yapmanıza toleransı nedir?
Şirketiniz “adam yönetmek” üzerine uzmanlaşmış yöneticilerden mi oluşuyor, yoksa kendisi ile birlikte büyüyecek, yeni liderlerin filizlenmesine imkan veren liderlerden mi oluşuyor?

Şirketiniz siz resmi hakkınız olan tatilinizi kullanırken de e-maillere cevap verip dosyaları ineleyebilesiniz diye size akıllı telefonlar ve dizüstü bilgisayarlar sağlıyor ve bunu “esnek çalışma imkanı” gibi kulağa şahane gelen bir isimle nitelendiriyor mu?

Şirketiniz türlü ölçekleme modelleriyle kaliteden ya da ekip motivasyonundan ödün veriyor mu, yoksa ölçeklemeyi başarırken kurum kültürünü ve kaliteyi de korumayı başarıyor mu?

Şirketiniz, sizden kaynaklanmayan bir hata olduğunda “Bu benim işim değil” diyerek kenara çekilmenizi hoş mu karşılıyor, yoksa hem başarıda hem hatada herkesin payının olabildiği, herkesin sorumluluk bilincinin net bir şekilde hissedildiği bir ortam mı sunuyor?

Evet, Keyif A.Ş ile şirketler belki de öğrenmenin ve keşfetmenin değerini anlayabilirler, doğruya hızla ulaşmak için hataları da hızla yapıp ders almayı teşvik etmeye başlayabilirler, gözlemin gücünü yanlarına alıp empati yaparak müşterilerinin sorunlarının kaynağını görmeye başlayabilirler, kurum kültürlerini yaptıkları işe yansıtıp dışarıdaki algıyla içerideki kültürü birbirine eşitleyebilirler.

“Keyfe yaptığınız yolculuk kişiseldir, bu macerada siz de değişim geçirecek ve hayal ettiğiniz kişi olacaksınız. Tüm ekibinizin içinde keyfi görmeye ve hissetmeye başlayacaksınız. Bu yolculuğunuzda dünyadaki değişimi de göreceksiniz. İlişki içinde olduğunuz müşteriler, sunduğunuz ürün ve hizmetler, sizinle temas halinde olan yakın çevreniz, hikayenizi anlatmanıza yardımcı olan insanlar da keyif macerasının bir parçası olacaklar.”

Kaynak: Optimist Kitap

Umuyoruz ki Keyif A.Ş. sizin için de değişimi başlatan ateşin kıvılcımı olur.

Keyifli okumalar!

Kitabı satın almak için tıklayın.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden ile başla - Simon Sinek

Batna, Zopa ve Sonuç Alıcı Müzakere